BADEMLER HEP ÇİÇEK AÇSIN

BADEMLER HEP ÇİÇEK AÇSIN

Yurdumuzda baharın gelişinin ilk habercisi nedir diye sorarsanız badem ağaçlarının çiçek açmasıdır derim. Mesela, Datça’daki badem ağaçları daha Ocak-Şubat aylarında bembeyaz çiçeklerini açarak baharın gelişini müjdelerler. Hatta Badem Çiçeği Festivali bile düzenlenir Şubat’ın ikinci haftası Datça’da. Ağaçlarda badem çiçekleriyle toprakta papatyaların buluştuğu bu tarihler Datça’nın en harika zamanlarıdır kimilerine göre. Bir başka açarlar, bir başka güzelliktedirler. Bakmaya doyamazsınız.

Bizim Kara Oklar Çiftliğimizin bulunduğu Manisa’nın Demirci ilçesi ise Datça gibi deniz kenarında ılıman bir iklime sahip bir bölge olmadığı için badem ağaçlarının çiçek açmalarını bir-iki ay daha beklemek zorunda kalırız. Nisan ayı başlarında açarlar bembeyaz çiçeklerini. Ama beklemeye değer bir görüntüleri vardır. Gelinliğini giymiş bir kız gibi bembeyaz donatırlar dört bir yanı. Demirci’den Kara Oklar Çiftliğine doğru döner insanların gözleri yaklaşan baharın ilk görüntüsünü doya doya içlerine çekmek için. Etkilenmemek imkansızdır.

Aylar süren kasvetli kış ayları gitmekte ve neşe ve mutluluk dolu bahar ayları gelmektedir. Ama gerek Datça’da ya da Demirci’de gerekse de badem yetiştirilen Adıyaman gibi diğer bölgelerde bademler çiçek açtıktan sonra hava soğuyup bir don olayı olmaya görsün o gözlere şenlik çiçekler meyveye durmaz. Üreticiler kan ağlar. Belki de bu yüzden sonu pek de iyi bitmeyen efsanelere, şairlerin şiirlerine, ressamların tablolarına ilham kaynağı olmuştur badem ağacı. Örneğin, Aziz Nesin bir paralellik kuruyor badem ağacı ile kendisi arasında bu açıdan Arkadaşım Badem Ağacı başlıklı şiirinde:

Sen ağaçların aptalı 

Ben insanların

Seni kandırır havalar 

Beni sevdalar

Bir ılıman hava esmeye görsün

Düşünmeden gelecek karakış… 

Açarsın çiçeklerini… 

Bense hayra yorarım gördüğüm düşü… 

Bir güler yüz bir tatlı söz… 

Açarım yüreğimi hemen…

Daha yaprakları yeşermeden, sabırsızca açtığı çiçeklerle beyaz bir örtüye bürünen badem; toprağın uyanışı ve baharın gelişini simgelemesinden dolayı birçok kadim kültürde önemli bir yere sahiptir. Anadolu’da ana tanrıça Kibele kültünde de Yunan mitolojisinde de önemli bir yere sahiptir badem. Bir de hikayesi vardır don vurmuş bademler gibi sonu pek de güzel bitmeyen.

MÖ 1200’lerde dünyanın en güzel kızı olarak ünlenen Helen Troya’ya kaçırılıp ünlü Truva savaşına sebep olduğunda, Atina kralı Theseus’un oğlu Demophon Yunan ordusu ile savaşa katılır. Şu meşhur Truva Atı Truva surlarının içine girdiğinde atın içine giren askerlerden biri olduğunu yazar kaynaklar ve Truva’yı ele geçirirler. Savaş kazanıldıktan sonra Demephon ordusu ile birlikte memleketleri Atina’ya yelken açar. Ama rüzgarlar onları Trakya’da Rodop Dağları ve Meriç Nehri arasında bir kente sürükler.

Bu kentin kralının güzeller güzeli Phyllis isimli bir kızı vardır. Siz isterseniz Filiz de diyebilirsiniz ona Türkçe söyleyişle. Phyllis ve Demophon görür görmez aşık olurlar birbirlerine. Ancak bir süre sonra, Demophon, kendi ülkesinde işleri yoluna koyması gerektiğini ve kısa sürede geri döneceğine söz vererek ayrılır kentten. Günler haftaları, haftalar ayları kovalar… Demophon bir türlü dönmez. Phyllis her gemi geldiğinde limana koşmakta, ama hayal kırıklığıyla saraya geri dönmektedir. Aylarca bekler, ama nafiledir bu bekleyiş, Demophon ortada yoktur. Demophon’un kendisini kandırdığına artık emindir. Karşılıksız aşkına ve kırık kalbinin acısına daha fazla dayanamaz ve umutsuzluğa kapılır. Hayata küser ve bir kış günü kendini asarak intihar eder. Zekâ, sanat, ilham ve barış tanrıçası Athena olan biteni duymuş ve bu aşktan çok etkilenmiştir. Hemen kendini astığı yerde Phyllis’i yapraksız bir badem ağacına dönüştürüverir.

Aradan zaman geçer. Demophon yaşadığı birçok maceradan sonra nihayet, bir bahar günü Trakyadaki sevgilisine döner. Ama Phyllis artık insan olarak değil bir badem ağacı olarak yaşamaktadır artık. Hemen ağaca koşar. Acı ve gözyaşları içinde kuru dallarına sarılır. İşte o anda ağacın dalları bembeyaz çiçeklerle doluverir. Onlar badem çiçekleridir. Daha yaprakları yeşermeden, açtığı çiçeklerle beyaz bir örtüye bürünen badem; aşkın devam etmesini ve buna bağlı umudu simgeleyen bir ağaçtır. Kuru bir dalı yeşertip çiçeklendiren aşkın gücünden başka bir şey değildir. Ama ne var ki Demophon geç kalmış Phyllis ise acele etmiştir verdikleri kararlarda. Daha büyük güzelliklere kavuşamamıştır iki sevgili. Nazım Hikmet ise Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri’nde sevgilisinin şahsında Phyllis’e nasihatte bulunur 3200 yıl kadar sonra: 

“Çiçekli badem ağaçlarını unut.

değmez,

bu bahiste

geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.”

Olan olmuş sevgililer kavuşamamıştır ama geride bizlere badem ağaçlarının çiçeklendiği günlerde hatırlanacak ve sevdiklerimizin değerini onlarla birlikte olduğumuz anlarda bilmemizin önemini hatırlatan bir öykü kalmıştır. Bademler hep çiçek açsın; hayatınız bademlerin çiçek açtığı günler gibi güzel olsun.

İsmail İĞDELİ 

Arşivler

Kategoriler