ETİKETLERİMİZDEKİ KAHRAMAN TÜRK KADINLARI

2021 üretim sezonunun kapanması ve ürünlerimizin satışa çıkmasıyla birlikte, çok özel bir projenin parçası olan “Kahraman Türk Kadınları” temalı dört seri etiketle ulaşıyoruz sizlere. Ürünlerimize kimliğini kazandıran bu kadınlar kim ve nasıl hikayemizin birer parçası oldular? Tüm cevaplar projede saklı… 

Kara Oklar Ekolojik Hayat Çiftliği’nde “Girişimci Türk Kadınları” temalı bir açık hava sergisi açma hayalimiz vardı.  Bunu hayata geçirmek için 2019 yılında çalışmalara başladık.

2020 yılında gönüllü olarak bizlere destek veren tarihçi, eğitmen, iş insanı, akademisyen ve doktor dostarımızdan oluşan bir ekip, ülkesine katkıda bulunmuş 72 değerli kadınımızı seçerek onların yaşam öykülerini, profesyonel hayatlarını ve başarılarını araştırdı. 

Uğurböceğimiz İsmail İğdeli bütün metinleri çalıştı ve hazırladı. 

Alihan Aydın Printech firmasının ana sponsorluğu ve Alper Tenşi Rekmar Proje ve Tasarım Atölyesi’nin projelendirmesi ile panolar hazırlandı.

Artık açılış için gün sayıyoruz…

Sevgili Gökçe Humanızlı @linesofgkc müthiş yeteneği ile yorumladı; ellerinde badem, domates, başak, meyve tutan günümüz Kara Oklar kadınları ile harmanladı ve çizimleri yarattı. 

Ve bu ilham verici projenin etapları birer birer gerçek olmaya başladı.

Kadınlarımıza gölge etmemeyi öğrendiğimizde ülke ışıldar…  


ÇILDIROĞ NENE (?-?)

Kurtuluş Savaşı’nın cepheleri genişledikçe cephane ihtiyacı artıyor, İstanbul’dan düşman işgalindeki depolardan kaçırılan silâh ve cephane, geceleri kayıklar ve motorlarla İnebolu’da kıyıya çıkarılıyor, bulunabilen vasıtalarla Kastamonu üzerinden Ankara’ya gönderiliyordu. İnebolu-Ankara arasındaki bu nakliyat işleri, ağırlaşan kış şartlarının eklenmesiyle güçlükle yürüyordu. Yokuşlarla dolu bu bölgenin çamurunu aşmak zor olsa da Anadolu insanı köy köy sırayla kadını erkeğiyle cephaneleri sevk etmeyi başarıyordu. 

1921 yılının Kasım ayı başlarında cephane taşıma sırası yalnız yaşayan, komşu çocuklara kendi çocuğu gözüyle bakan, iki yumurtası olunca birini kendinden daha muhtaç kişilere veren, sahip olduğu bir çift öküz ile her komşunun yardımına koşan, açık yürekli, sözü dinlenir, hatırı sayılır bir kadın olan Seydiler köyünden şehit anası güngörmüş Çıldıroğ Nenenin köyüne gelmişti. Aralarında Çıldıroğ Nenenin de bulunduğu köylüler cephaneyi ilgililere teslim edip dönerken, ağır hava şartlarından dolayı Nenenin öküz arabası devrilmiş, kendisi kurtarılmış ama öküzünün ayağı kırıldığından hemen orada kesmek zorunda kalmışlardı. Kesilen etleri ve deriyi satarak hiçbir geliri olmayan Çıldıroğ Neneye yeni bir öküz alabilmesi için vermekmiş niyetleri. Ama Nene “benim hiçbir şeye ihtiyacım yok, sağ kalan öküzüm bakımsız kalmasın, boynundan çok ekmek yedim, onu gelinime götürüp teslim edin ve torunumdan büyüyünce evine dönüp babasının ocağını yakmasını dilediğimi söyleyin. Deri ve et parasını toplayınca çarık, çorap alıp askere yollayın’ demiş. Bir süre sonra da komşularının askerdeki oğullarının adını sayıklayarak vefat etmiş. Torunu da onun vasiyetine uyarak yıllar sonra Çıldıroğ Nenenin evine dönüp ocağını yakmıştır. İşte bu vatan, bu nenelerimizin sayesinde ayakta kalabilmiştir. Ruhu şad olsun…

Çıldıroğ Nene

FATMA SEHER ERDEN (KARA FATMA) (1888-1955)

Fatma Seher Erden, 1888 yılında Erzurum’da doğdu. Balkan Savaşında, subay olan eşiyle birlikte Edirne’de mücadele etti. Birinci Dünya Savaşında ailesinden dokuz-on kadınla birlikte Kafkas Cephesinde savaştı. Eşi Sarıkamış’ta şehit olunca memleketi Erzurum’a geri döndü.  Doğuda ve Güney Cephesinde Fransızlar ile Ermenilere karşı mücadeleye girmiş ve sonrasında Batı Cephesine geçmiştir. 1919 yılında Mustafa Kemal Paşa ile görüşebilmek için Sivas’a giden Fatma Seher Hanıma, yüksek karakterli, korkusuz, yiğit ve kahramanlıklar gösteren kişilere verilen “kara” unvanını Mustafa Kemal Paşa vermiştir. Milis Müfreze Komutanı olarak Batı Cephesinde göreve başlamış, Atatürk’ün ona verdiği “Kara Fatma” ismiyle nam salmıştır. Aldığı talimatlar doğrultusunda İstanbul’a giden Kara Fatma, Anadolu’ya silah ve adam kaçırma görevlerinde yer almıştır. Kara Fatma, 300 kişiyi aşkın birliğiyle TBMM’ye karşı çıkartılan isyanları bastırmak için İzmit, Adapazarı, Düzce ve Bolu bölgesinde görev yaptı. Birinci ve İkinci İnönü Muharebeleri ile Sakarya Meydan Muharebesi ve Başkumandan Meydan Muharebesine katıldı. Büyük Taarruzda esir düşse de kaçarak yeniden birliğinin başına geçti ve Bursa’nın Yunan işgalinden kurtuluşunda rol oynadı. Fatma Seher Hanım, üsteğmen rütbesiyle emekli olmuş ve İstiklâl Madalyası ile taltif edilmiştir. Emekli maaşını Kızılay’a bağışlayan bu kahraman Türk kadını 2 Temmuz 1955’te 67 yaşında hayatını kaybetti ve Kasımpaşa’da Kulaksız Mezarlığına defnedildi. Geride bıraktığı küçük mendil bohçasının içinden İstiklal Madalyası ve Atatürk’ün hediye ettiği gümüş tabla çıktı. Ruhu şad olsun.

Kara Fatma

GÖRDESLİ MAKBULE HANIM (1901-1922)

Makbule Hanım 1901 yılında doğdu. Annesinin adı Zeliha, babasının adı Abdullah’tır. Akıncı Müfrezesi komutanlarından İştipli Halil Efe ile Demirci’de evlendi. Makbule Hanım, Yunan ordusunun 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir’i ve ardından da Batı Anadolu’yu işgal etmeye başlaması üzerine, 7 Kasım 1921 tarihinde bir yıllık evliyken eşinin peşinden Akıncı Müfrezesi Karargâhına gitti. Halil Efe’nin önerisini kabul eden birlik komutanı İbrahim Ethem Beyin onayıyla eşinin yönettiği gruba katılarak Yunan kuvvetleriyle dövüştü. 1921 yılında eşi Halil Efe ile birlikte iki kez pusuya düşürülmüş fakat hiçbir zaman dayanma gücünü yitirmemiş, telaş göstermemişti. Eşi Halil Efe ile Akıncı Müfrezesine katılan Gördesli Makbule Hanım, o yörede Yunan kuvvetleriyle yapılan tüm çatışmalara katıldı. Yunanlar Sakarya Savaşını kaybederek Afyonkarahisar mevzilerine çekildiğinde, bir taraftan da Halil Efe’nin Gördes-Sındırgı-Akhisar bölgesinde faaliyet gösteren müfrezesinin saldırıları ile karşılaşıyorlardı. Makbule Hanım, müfrezedeki elemanların çoğundan iyi ata biner, tehlike anında en önce silahı eline almış görülürdü. Dağ hayatının sıkıntı, zorluk ve tehlikelerine ve bütün ısrarlarına karşın asla eşinden ayrılmayan Makbule Hanım, 17 Mart 1922 tarihinde bir baskında geri çekilen silah arkadaşlarına cesaret vermek için hızla öne atıldı. 21 yaşında, Kocayayla’da elinde silah, düşmanla en ön safta savaşırken başından vurularak şehit oldu. Ruhu şad olsun. 

Gördesli Makbule

KÜÇÜK NEZAHET ONBAŞI (TÜRK JAN DARK’I-NEZAHET BAYSEL) (1909-1994)

Nezahet Onbaşı (Baysel), 1909 yılında Erzurum’da doğdu. 8 yaşındayken annesi Hidayet Hanım vefat etti. 70. Alay Komutanı olan babası Hâfız Hâlid Bey, küçük Nezahet’i bırakacak kimsesi olmadığı için yanında götürdüğünden cephelerle tanıştı. Halit Bey komutasındaki 70. Alay ile birlikte Anadolu’da Milli Mücadeleye ve Mustafa Kemal Paşanın saflarına katıldı. Alayın İzmit’e nakledilmesinin ardından at binme talimlerine katıldı, silah kullanmayı öğrendi. Milli Mücadelenin sonuna kadar babasıyla birlikte cephede yer almış, çatışmalara girmiştir. Babasının yanında Geyve, Sakarya, Gediz, Birinci İnönü, İkinci İnönü Muharebeleri ile Konya İsyanının bastırılmasında görev alan Nezahet Onbaşı, ilk asker elbisesini 1920 yılında giymiştir. 70. Alay “Kızlı Alay” diye anılmaya başlanmıştır. Gediz harekâtı sırasında yaklaşık 600 kişilik alaydan bazı askerlerin ayrılmaya çalışması üzerine Nezahet Hanım, “Ben babamın yanına ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz” diyerek “vatan sevgisini ve şahadeti” haykırınca askerler geri dönmüştür. Gediz Muharebesi ile Yunan askerinin Anadolu içlerine kolay sızması geciktirilmiştir. Bu başarısı üzerine Küçük Nezahet’e onbaşı rütbesi verilmiştir. Cephede Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa ile tanışma fırsatı bulmuştur. Mustafa Kemal Paşanın, “Ne arıyorsun sen burada” şeklindeki sorusuna, “Ben askerlerin kalesiyim, dönmek isterlerse karşılarında beni bulurlar” şeklinde cevap vermiştir. İsmet Paşa, Nezahet Onbaşıya “kurmay” unvanı verdi. Küçük yaşına rağmen becerikli ve atik olmasından dolayı “Türk Jan Dark”ı (Jeanne d’Arc) olarak anılıyordu. 30 Ocak 1921 tarihinde TBMM’de, cephelerde çarpışmalara katılan Nezahet Hanıma İstiklâl Madalyası verilmesi teklif edilmiştir. 1986’da Dolmabahçe Sarayında törenle şükran plâketini alan Nezahet Baysel, 1994’te hayatını kaybetmiştir. Ruhu şad olsun.

Nezahet Onbaşı

Arşivler

Kategoriler